Erguvan
ERGUVAN
Ey erguvan!
Ey benden ayrı kalmış gönlü kanlı yoldaşım!
Gökyüzün bugün ne renk?
Hava güneşli mi?
Yoksa hala kapalı mı?
Benim, dünyanın dışında olan bu köşede,
Başımda gökyüzüm yoktur.
Baharlardan haberim yok
Gördüğüm tek şey duvardır.
Ah, o kadar yakındır ki
Bu karanlık günler…
Göğsümden her nefes aldığımda,
Nefesi yüzüme vuruyor.
Ve yol öyle kapalı ki bekleyiş uçuşu,
Şu birkaç adımda yarı yolda kalıyor.
Dert lambasında yanan küçük bir ışık,
Karanlık gecenin hikâyesini anlatır,
Nefesim kesiliyor, göğsüm sıkışıyor,
Çünkü hava da burada tutsaktır
Benimle burada olan her şeyin,
Rengi solmaya yüz tutmuş.
Küçük bir güneş ışığı bile
Bir pencerenin kenarından yol bulup
Bu unutulmuş harabeye doğmaz.
Bu sessiz köşede her şey unutulmuş.
Soğuk esintisiyle bütün mumlar sönmüş.
Bana deli-dolu hatıralarım,
Acı üstüne acı veriyor:
Benim erguvanım orada,
Benim erguvanım yalnızdır,
Benim erguvanım ağlamakta.
Yüreğim gibi her an,
Gözlerimden hep yaşlar süzülmekte.
Ey erguvan!
Bu nasıl bir sırdır ki bahar her defasında,
Bizim kalbimizin matemiyle gelir,
Ve toprak her yıl kırlangıçların kanıyla boyanır?
Bu nasıl bir şarkıdır ki yanmışların gönlüne,
Acı üstüne acı verir, izafe eder.
Ey erguvan'! Ey yeryüzünün kanlı pençesi!
Sabahın eteklerine sarıl
Ve güneşin işveyle yürüyen atlılarına sor;
Bu dert yakutu ne zaman sona erer?
Ey erguvan! Ey benim kanlı salkımım!
Tan vaktinde güversinler,
Şamata kopardıklarında,
Açık seher penceresinin kenarında,
Benim gül kokulu canımı,
Ellerinin üstünde tut
Ve kuşların uçuş yerine götür.
Ah! Acele et ziira seninle birlikte olan kuşlar,
Yoldaşlarının dertlerini de düşünür.
Ey erguvan! Ey bahar mevsiminin bayrağı!
Sen hep göklerde dalgalan.
Sen benim kanla dolu şiirimsin.
Dostlarımın gönül alıcı hatıralarını
Hatırla hep, dilinde olsun.
Ey erguvan!
Sen oku, benim okunmamış nağmemi.
Ey benden ayrı kalmış gönlü yaralı yoldaşım!
ارغوان
ارغوان! شاخه همخون جدا مانده من
آسمان تو چه رنگ است امروز؟
آفتابی ست هوا؟
یا گرفته است هنوز؟
من در این گوشه که از دنیا بیرون است،
آفتابی به سرم نیست.
از بهاران خبرم نیست.
آنچه می بینم دیوار است.
آه، این سخت سیاه
آنچنان نزدیک است
که چو بر می کشم از سینه نفس
نفسم را بر می گرداند.
ره چنان بسته که پرواز نگه
در همین یک قدمی می ماند.
کورسویی ز چراغی رنجور
قصه پرداز شب ظلمانیست.
نفسم می گیرد
که هوا هم اینجا زندانی ست.
هر چه با من اینجاست.
رنگ رخ باخته است.
آفتابی هرگز
گوشه چشمی هم
بر فراموشی این دخمه نینداخته است.
اندر این گوشه خاموش فراموش شده
کز دم سردش هر شمعی خاموش شده
یاد رنگینی در خاطر من
گریه می انگیزد.
ارغوانم آنجاست.
ارغوانم تنهاست.
ارغوانم دارد می گرید.
چون دل من که چنین خون آلود
هر دم از دیده فرو می ریزد.
ارغوان!
این چه رازیست که هر بار بهار
با عزای دل ما می آید؟
که زمین هر سال از خون پرستوها رنگین است.
وین چنین بر جگر سوختگان
داغ بر داغ می افزاید؟
ارغوان پنجه خونین زمین!
دامن صبح بگیر.
وز سواران خرامنده خورشید بپرس
کی بر این درد غم می گذرند؟
ارغوان، خوشه خون!
بامدادان که کبوترها
بر لب پنجره ی باز سحر غلغله می آغازند،
جان گل رنگ مرا
بر سر دست بگیر،
به تماشاگه پرواز ببر.
آه بشتاب که هم پروازان
نگران غم هم پروازند.
ارغوان، بیرق گلگون بهار!
تو برافراشته باش.
شعر خونبار منی
یاد رنگین رفیقانم را
بر زبان داشته باش.
تو بخوان نغمه ناخوانده من
ارغوان، شاخه همخون جدا مانده من
هوشنگ ابتهاج
Yorumlar