Santur
Santur*
İran ya da Fars ülkesi, medeniyetin beşiği ve aynı zamanda
insanlığın ademiyet planında zuhur ettiği bir yerdir. Köken itibariyle çok
eskilere dayanan bir medeniyete sahip olan İran, insanlığa adab u rüsumu
öğreten bir geleneğe sahiptir. Bir ülkeyi ele alırken tüm yönleriyle ele almak
gerekir. Sadece bir döneme saplanıp kalınmamalıdır. Bunun için günümüzdeki
İran’ı değil de tarihsel süreç içerisindeki İran’ı geçmişten başlayıp günümüze
kadar hem sosyolojik hem de siyasal alanda tahlil ve tahkik etmeliyiz. Güçlü
bir medeniyete sahip Fars ülkesi, her alanda olduğu gibi müzikte
de kadim bir tarihe sahiptir.
Müzik, insan hayatının ayrılmaz tabii bir parçasıdır ve müziğin unsurları
insanın yaratılışından günümüze kadar doğal bir şekilde hep olagelmiştir.
İnsanlığın müzikle ilk olarak tanışmasının doğadaki ses vasıtasıyla olduğu
tahmin ediliyor. Hiç şüphesiz müzik, ilk başlarda insanlığa yardımcı bir etken
olarak tarif edilmişse de daha sonraları bir hüner ve sanat olarak insanlık
tarihinde yerini almıştır. Müzikle ilgili bu cümlelerden sonra ülkemizde adı
pek bilinmeyen İran’a has olan müzik aleti santurdan söz etmek istiyorum.
Santur (سنتور), tellerinin
çelikten ve çerçevesinin de ceviz ağacından yapılan hem telli hem de mızrapla
(zahme) vurmalı bir çalgı aletidir. Santuru bir kutu şeklinde tasavvur edersek,
bir uçtan diğer uca bağlanan toplamda 72 adet tel vardır. Santurun üst
yüzeyinde ise telleri üstünden geçirip bir uçtan diğer uca bağlamak için
ahşaptan yapılan 9 adet herek bulunur. Bu herekler iki taraflı olup toplamda
18 tanedir ve her bir çiftin üzerinden 4 tel geçer ve bu teller, santurun her
iki tarafına çivilenmiş simgir adı verilen çelik aletlere bağlanır. Sol
tarafta bulunulan simgirlerin uzunluğu 2,5 cm’dir ve sağdakilerin uzunluğu ise
6 cm olup çapı da 4 veya 5 mm’dir ve bunlara guşi denir. Her tel bir
guşinin etrafına sarmalanır ve bunun üzerinden geçirildikten sonra da santurun
diğer ucunda bulunan simgirlere bağlanılır. Telleri bir taraftan diğer tarafa
bağlarken santurun her iki tarafında bulunan şeytanek denilen ahşaptan
yapma aletlerin üzerinden de geçirmek gerekir. Bu şekilde sağ tarafta 72 guşi
ve sol tarafta ise 72 simgir yer alır ve santurun yüzeyinde ise toplamda 18
adet herek bulunur ve her bir herekin üzerinden 4 tane tel geçer. Bu tellerin
altında ise (ahşap zeminde) iki tane yıldız bulunur. Uzunluğu 2,5 cm ve
genişliği de 26 mm olan ve santur gülleri olarak isimlendirilen bu iki
yıldız, tellere vurulan zahmelerde sesin çıkmasında etkili bir rol üstlenir.
Bizim bir dağa karşı yüksek sesle konuşup sesin tekrardan bize dönmesini zahme
ve santur zemininde bulunan bu iki yıldıza örnek olarak verebiliriz. Diğer bir
değişle tellere mızrapla (zahme) vurulduğu zaman tellerin altındaki iki yıldız
sesin yankılanmasına yardımcı olur ve bu şekilde zahmeyle doğru orantılı olarak
santur gülleri de sesin çıkmasında önemli bir görevi ifa ederler. Santurun
diğer bir teknik özelliği de iki tür tel çeşidine sahip olmasıdır; beyaz
ve sarı. Beyaz telleri taşıyan herekler, sarı telleri taşıyan
hereklerden bir mm daha yüksekte yer alır. Sarı tellerin yüksekliği 2 cm, beyaz
tellerin yüksekliği ise 2,1 cm’den 2,2 cm’ye kadardır. Beyaz teller çelikten,
sarı teller ise pirinçten yapılır ve aynı şekilde santurun çubukları da şimşir,
kırmızı gül veya buna benzer bitkilerden yapılır. Şekil itibariyle güzel bir
estetiğe sahip bu iki çubuk (mızrap ya da zahme) santuru çalmada kullanılan
önemli aletlerden biridir.
Santur, İran’ın en hareketli, hızlı, gönül alıcı ve çalması zor olan
çalgı aletlerinden biridir. Neden santuru çalmak çok zordur? Bunun bir kaç
sebebi vardır. Bunlardan birincisi; santuru diğer çalgı aletlerinden
ayıran en belirgin özelliği içinde çok fazlaca tel barındırmasıdır ve çalmadan
önce teller çok iyi bir şekilde ayarlanmalıdır. İkincisi; her bir makam
için tellerin ayarlanması gerekir ve notalar sabit olduğu için de böyle bir
çalgı aletinde makam değişikliğinde teller tekrardan ayarlanmalıdır, aksi
takdirde ayarlanmadığı zaman çalmak mümkün olmayacaktır. Bundan dolayı büyük
konserlerde bu tür çalgı aletlerinin kullanımı da revaçta değildir. Bunun
sebebi ise yukarda da bahsedildiği gibi santur tellerinin önceden ayarlanmış
olması gerekir. Bilakis farklı bir makam için tellerin ayarlanması zaman alan
bir iş olduğu için seyirciyi sıkabilir. Müzik hangi makamda söylenecekse o
makama göre teller ayarlanır ve bu işlem elle değil de santur için yapılan özel
aletlerle yapılır. Bundan dolayı büyük konserlerde farklı makamlarda şarkı
söylemek isteyen biri kromatik denilen santuru tercih eder. Çünkü bu
tarz bir santur daha kullanışlıdır ve nota bakımından da çalınması daha
rahattır. Bir santurun genel teknik özelliklerinden bahsettikten sonra şimdi de
santur türlerinden söz etmek istiyorum.
Günümüzde 9’dan 19’a kadar olan herekeli santur çeşitleri bulunmaktadır, ama bunlardan
en yaygın olanı 9 herekeli santur çeşididir. Bu türün yaygın olmasındaki
birinci etken kullanışlı ve çalınmasında çıkan sesin de diğer santur türlerine
göre daha gönül alıcı olmasıdır. Santur çeşitlerinden bahsetmişken ana başlık
olarak iki santur çeşidini ele almanın konu bakımından daha idrak edici
olacağını düşünüyorum. Bunlardan ilki adı yukarda da geçtiği üzere kromatik santurdur,
diğeri ise bem santur çeşididir. Bu ikisi İran halk müziği müzisyenleri
tarafından çokça kullanılan çalgı aletlerindendir. Adı geçen bu iki santur
çeşidinden ayrı olarak bir de sıradan santur de bulunmaktadır.
Bu yazıda santurun geçmişinden de söz etmeden geçmek istemiyorum. Santur, çok
eski bir tarihe sahiptir. İlk olarak Asuri ve Babil'ler zamanında
kullanıldığını tarih vesikalarından okuyoruz. Tarih kitaplarında ismi geçen
santurun eski bir Fars imparatorluğu olan Sasani'ler zamanında da bir musiki
aleti olarak kullanıldığını görürüz. Bu çalgı aleti ilk başlarda İran’dan
İspanya’ya oradan da Avrupa’nın batısına bir seyr u suluk seferine çıkmıştır.
Genel itibariyle her konuda olduğu gibi santurda da “yakınımızdaki uzak
ülke” evsafı tesirini göstermiştir. Bunu başka bir ifadeyle ifade edecek
olursak; santur Avrupa’dan bize gelmiştir İran’dan değil. Bu sazın
günümüzde kullanıldığı diğer belli başlı ülkeler şunlardır: Çin, Macaristan,
Romanya ve bazı diğer Avrupa ülkeleri. Irak, Mısır ve Tunus ülkelerine ait
santur çeşitleri İran’a has olan santura benzemektedir. Bunları karıştırmamak
için özellikle teknik özelliklerine bakmakta fayda sağlayacağını düşünüyorum.
Son olarak da her ne kadar santurun ülkemizde kullanılış şeklini dile getirip
yazıyı noktalamak istiyorum desem de santur ülkemizde yaygın olmadığı hatta
isminin dahi çok bilinmediği bir çalgı aleti olduğu için hali hazırda
profesyonel anlamda Sedat ANAR’ın bu çalgı aletini çok iyi derecede
çaldığını söylemekle yetineceğim. Müzisyen ve sanatçılarımızın böyle değerli
bir müzik aletini de kullanmalarını temenni ediyoruz.
Barış, huzur, şiir, edebiyat ve bol müzikli bir dünya için içimizde taşıdığımız
insanlık vasfı adına Ebu Said Ebu’l-Hayr’ın şu mısralarıyla yazımı
neticelendirmek istiyorum:
Gel, gel ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister Mecusi, ister putperest
ol yine gel.
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.
*Bu yazı Koza Düşünce Dergisi'nin 17. sayısında yayınlanmıştır.
Yorumlar